Kepez Rus Masöz Su Hanım

Kepez Rus Masöz

Edward’ın yüzü hâlâ alışılmadık derecede pembeydi, gözbebekleri irileşmiş, dudakları aralıktı, soluğu hep aynıydı: Sığ, düzensiz, hızlı. Düğüne hazırlanarak geçirdiği hafta, kendini şiddetle sınırlaması, bedeninin genç Kepez Rus Masöz kimyasını çok zorluyordu. Florence karşısında çok değerli, çok canlıydı ve o da ne yapacağını pek bilemiyordu. Çıkartmayı beceremediği mavi elbise, ışığın altında, gergin beyaz yatak örtüsünün üstünde koyu koyu parlıyordu. Edward elini Florence’in bacağının iç kısmına ilk koyduğunda teni şaşırtıcı derecede serindi, nedense bu Edward’ı çok heyecanlandırmıştı.

Florence’in gözlerinin içine bakarken sürekli başı dönerek ona doğru devriliyormuş gibi hissetmişti. Coşkuının verdiği baskıyla bilgisizliğinin verdiği yük içinde sıkışıp kalmıştı. Filmler, kaba şakalar ve çılgın fıkralar dışında hanımlar hakkında bildiklerinin çoğu Florence’ten öğrendikleriydi. Ellerinin altındaki kıpırtı, herhangi birinin iyi mi tanıyıp karşılık vermesi icap ettiğini ona anlatmış olabileceği bir uyarı işareti, belki hanım orgazmının bir tür habercisi olabilirdi pekâlâ. Bununla birlikte bir sinir de olabilirdi. Hiç bilemezdi, azalmaya başlayınca ferahlamıştı. Ewelme’nin dışındaki geniş bir mısır tarlasında bir biçerdöver makinesinin kumandasında oturduğu günü hatırladı, çiftçiye usta bulunduğunu söyleyip böbürlenmişti, sonra da bir tek levyeye bile dokunmaya cesaret edememişti.

Kepez Rus Masöz

Yeterince bilgisi yoktu. Bir yandan, Edward’ı alıp yatak odasına götüren Florence’ti, ayakkabılarını uysalca çıkarmış, elini o kadar içerilere koymasına izin vermişti. Öte yandan, uzun deneyimleri sonucu Edward telaşlı davranmasının şansını elinden alacağını da biliyordu. İşte yine, Edward’ın eli olduğu yerde, Florence’in uyluğunda kalırken, Florence gözlerinde öyle davetkâr bakışlarla bakıyordu ki ona -gösterişli yüz hatları yumuşamış, gözleri kısılmış, sonrasında gene açılıp Edward’ınkilerle buluşmuş ve şimdi başı geriye kaykılmıştı- Edward’ın ihtiyatlı davranması elbet anlamsızdı. Bu tereddüt Edward’ın kendi saçmalığıydı. Evliydiler, Tanrı aşkına, Florence onu cesaretlendiriyor, kışkırtıyordu, kontrolü eline almasını istiyordu. Fakat Edward yine de işaretleri yanlış yorumlamış olduğu zamanların anılarından kurtulamıyordu, özellikle de beyaz perdede, A Taste Of Honey’i seyretmeye gittiklerinde, Florence koltuğundan fırlayıp ürkmüş bir ceylan şeklinde koltukların arasındaki koridora atılmıştı. O bir tek hatayı telafi etmesi haftalar sürmüştü, bu felaketin yinelenmesini göze alamıyordu, kırk dakikalık bir düğün töreninin büyük bir değişim sağlayacağından kuşkuluydu.